17 Ağustos 2007 Cuma

Kertenkele

Siz de kertenkelelerin derilerinin parlaklığı yüzünden, gayet kuru olan ciltlerini ıslak zannedenlerden misiniz? Islak veya değil, çok hızlı hayvanlardır bu kertenkeleler. Öyle ki, başka bir savunma mekanizmaları yoktur. Oradan, "eh, kuyrukları kopuyor, kandırıyor düşmanları" diye ukalalık yapmaya çalışacaklar olacaktır ama bana bunlarla gelmeyin lütfen; bu devirde, kopan kuyruk numarasını kim yer ki? Gerçi kopan kuyruğun kendisini yiyenler vardır elbet. Zaten önüne gelen yemeğin kıymetini bilmezsen, hayatın boyunca aç kalırsın diye boşuna dememişler. O eski kıymet bilinci kalmadı artık. Aynı kıyafetle iki kere görününce ayıp mı oluyor nedir, herkes deli gibi saldırıyor tekstile. "Ye kürküm ye" demenin de mânâsı kalmadı yani bilin ki o kürk, ilk ve son gününü yaşıyor. Kişiliğimizi ceket yapıp giymişken, her tür absürdlük hoş gözükebiliyor. Birisi kertenkele derisi ayakkabılarla dolaşsa, ayıplanmak yerine daha da dikkat çekmez miydi sizce de?

15 Ağustos 2007 Çarşamba

Olmaması Gereken Şeyler Oluyor

Oğlunu bulana yüz bin lira vereceklerin ilanlarının yirmi beş sene sonra yeniden anlamlı kılındığı; muhteviyatında insandan çok silikon bulunup, bir de melodik ses çıkarabilenlerin şarkıcı; o sesi birkaç sene çıkarabilenlerin de sanatçı olduğu; ilişki kelimesinin ilk anlamının cinselliğe, ikinci anlamının da çıkara dayandığı; acıyıp da bozuk paralarınızı paylaşacak olduğunuz veletin, daha fazlası için boğazınıza bıçağı dayadığı ve az düşünenin çok kazandığı garip bir ülkede yaşıyoruz. Daha sağlam kazıklanınca ayrıcalıklı, paramızın karşılığını almaya çalışınca ikinci sınıf vatandaş oluyoruz. Nasıl bir düzen (!) kurduk biz böyle? Düzen? Galiba... İşin kötü yanı, bu kargaşanın içinde bir şekilde mutlu kalabilmemiz. Pisliği temizlemek yerine, pislikte yaşamayı öğreniyoruz. Ben de öğreniyorum. Mutlu muyum? Mutluyum. Hayır, mutsuzum. Çalkalanıyorum muntazaman.

13 Ağustos 2007 Pazartesi

Sen De Uçtun Be, Penguen Abi!

Bir durumun her insan tarafından farklı yorumlanabildiği, "cumaya gittim gelicem" cümlesinin müslüman bir esnafın kapısında çok masum durup, robinson'un adasında eşcinsel ilişkiyi simgeleyebildiği bir dünyada yaşadığımız hâlde, bütün hareketlerimizi kendi algımızla temellendirebilen garip yaratıklarız biz. Çok iyi geçinen insanların, bakış açısı yüzünden ters düşüp, ortak bir bırakış açıklamasıyla birbirlerine sırtlarını dönmesi, sık görülür oldu son zamanlarda. Yorum farkı; çeşitliliktir, düşünmeye yöneltir ve hoşgörüyle beraber kullanıldığında harikalar yaratır. Karşıdan karşıya geçerken önce sola bakmayı ve konuşmadan önce söz almayı unuttuğumuz gibi, belki de daha da hızlı bir şekilde, bizi dünyada farklı kılan o eşsiz hoşgörümüzün bize kattıklarını da unutuyoruz. Üzücü... Başka ne söylenebilir ki?